Bitkilerin gereksinim duydukları suyu büyük oranda kökleri, kısmen ise  toprak üstü organları aracılığıyla aldıklarına daha önce değinilmişti,  Bitkiler tarafından suyun ve su ile birlikte besin maddelerinin  alınmasında Diffüzyon, Osmoz ve Turgor gibi üç temel olay rol  oynamaktadır.
Potansiyel yönden yüksek enerjili bir ortamdan, düşük enerjili ortama  doğru olan geçişe Diffüzyon denir. Diffüzyon sırasında yüksek basınçtan,  alçak basınca doğru madde parçacıklarının gelişi güzel hareketleri  sonucu net bir geçiş meydana gelir. Buradan anlaşılacağı üzere,  diffüzyonu oluşturan asal olay, madde parçacıklarının kinetik  hareketleridir. Diffüzyonun artmasında sıcaklığın büyük roîü vardır.  .Çünkü, ortamda sıcaklık artıkça moleküllerin kinetik enerjisi  artmak*tadır. Akış hızına moleküllerin yoğunluğu ve ağırlığı da  etkilidir. Bu bakımdan gaz ve sıvı maddelerde diffüzyon, moleküller  arasındaki bağın zayıf olması nedeniyle daha kolaylıkla meydana gelir.  Buna karşın kati maddelerde diffüzyon yok dene*cek kadar azdır.
Diffüzyon basıncı, iki ortam arasındaki basınç farkıdır. Gazların  diffüzyon basıncı yüksek olduğundan, genellikle hava basıncını ölçmeye  yarayan baromet-relerdeki çalışma ilkeleri dikkate alınarak, hareket  edilir ve diffüzyon ölçüm alet*leri yapılır. İçi cıva dolu bir kılcal  boru, açık ucu ava dolu bir kaba batmlsa, boru*daki cıva ancak belli bîr  düzeye kadar düşer, borudaki civanın tamamı boşalmaz. Borudaki civanın  tamamen boşalmamasina, dış hava ağırlığının, kaptaki cıva yüzeyine  yaptığı basınç etkilidir. Deniz seviyesinde cam borudaki civanın  yüksek*liği 760 rnm'dir. Bu 1 atmosfer olarak ifade edilir ve bu birim  diffüzyon basıncı*nın ölçülmesinde de kullanılır.
Enerji ilişkileri yönünden diffüzyon, sistemin her yanında bağımsız  enerji dengesi kuruluncaya kadar, yüksek bağımsız enerjiye sahip  noktalardan, düşük bağımsız  enerjiye  sahip  noktalara  geçerek  olur.    Bu   durumun,   bitki  yaşamı
bakımından önemi büyüktür. Çünkü bitki çevresinde bulunan suyun ve suda  eri*miş durumda bulunan besin maddelerinin bitki tarafından alınması,  hücreden hücreye geçmesi, çoğu kez yukarıdaki kurallara bağlı olarak  dîffüzyon yoluyla gerçekleşir. Su ve besin maddeleri (anyon veya katyon  olarak) daha çok toprak altı organı olan kökler ve kısmen de olsa toprak  üstü organları aracılığıyla alınır. Atmosferdeki su buharı,  karbondioksit ve oksijenin bitki tarafından alınması ve verilmesinde,  yapraklardaki gözenekler, topraktaki su ve içinde çözünmüş bulunan  tuzların alınmasında ise kılcal kökler, dîffüzyon yoluyla bu olayı  gerçekleştirir.
Osmozis, bir zarla ayrılmış ortamdan suyun, konsantrasyonunun (erimiş  madde miktarının) düşük olduğu yönden, yüksek olduğu yöne doğru geçmesi  ola*rak tanımlanır. Bu tanımlamadan sonra ozmozis'in, diffüzyonun özel  bir durumu olduğu söylenebilir, Diffüzyonda ortamlar arasında geçişi  kontrol edici bir unsur yoktur. Geçiş sadece iki ortam arasındaki basınç  farkına göre oluşur. Oysaki osmozis olayında iki ortam arasındaki  geçişi kontrol eden ayirımli bir zar (mem*bran) bulunmaktadır. Bitki  kılcal köklerinin hücre çeperi, toprak ortamındaki suyun bitki bünyesine  alınmasında yarı geçirgen zar (membran) görevini görmek*tedir. Bu olayı  şu örnekle açıklayabiliriz. Bir huninin geniş ağızlı kısmına, geçirgen  ayirımli bir zar bağlanır (zar hayvan sidikliğinden yapılabilir). Huni  içine şeker eriği konur. Sonra huni, içinde saf (arı) su bulunan diğer  bir kaba geniş zarlı ağzı suyun içine batacak şekilde daldırılır. Zar,  kap içindeki saf suyun daha fazla huni ] içine geçmesine veya hunideki  suyun kısmen kaba geçmesine izin verdiği halde, huni İçindeki şekerin  saf suya geçmesine izin vermez. Kap içindeki saf suyun kon*santrasyonu,  hunideki suyun konsantrasyonundan daha düşük olduğundan bu geçiş meydana  gelmektedir. Bu yüzden hunideki eriğin seviyesi yükselir. Kaptaki su,  huni içine girdikçe, hunideki şekerli suyun konsantrasyonu giderek  seyreltik bir durum alır. İki ortam arasındaki erimiş madde  konsantrasyonu eşitleninceye (=basınç farklılığı ortadan kalkıncaya)  değin su geçişi devam eder ve bir denge meydana gelir,
Osmozis, bitkilerde sürekli cereyan eden bir olaydır. Hücre, vakuol,  çekirdek zarlah, hepsi birer ayirımli zardır. Bu zarlardan su  moleküiieri kolayca geçebildiği halde, çözeltideki parçalar  geçememektedir. Osmozis olayı cereyan ettiğinde, konsantrasyonu düşük  olan (seyreltik) çözeltideki suyun eriyik potan*siyeli, konsantrasyonu  yüksek olan (koyu) çözeltideki suyun eriyik potansiyelin*den büyüktür.  Su molekülleri dereceli olarak, eriyik potansiyeli büyük olandan küçük  olana, doğru geçiş yapar. Bu geçiş, her iki taraftaki eriyik potansiyeli  eşitleninceye'kadar devam eder. İki farklı ortamın bulunmasıyla, burada  osmotik bir basınç oluşmaktadır. Osmotik basınç bitki su ilişkilerinde  çok kullanılan bir sözcüktür. Dışarıdaki suyun bitki tarafından  alınması, osmotik basınçla, iç basınç arasındaki fark eşit duruma  gelinceye kadar devam eder. Osmotik basınçla, buna zıt yönde etki eden  turgor basıncı arasında fark olduğu sürece, bitki tarafından çevredeki  su alınır. Suyun alınmasını sağlayan kuvvete "Emme Kuvvet!" adı  veri*lir.
Her hücrenin belli bir yoğunluğa kadar osmotik emme gücü vardır. Bu güç  sayesinde her hücre belli oranda su çeker. Alınan su, hücre hacminin  artmasına, dolayısıyla hücre çeperlerine etki yapan bir basıncın meydana  gelmesine neden olur. İşte hücre içinde meydana gelen bu basınca  "Turgor Basıncı" denir. Solmuş bir bitki su dolu bir kaba konursa,  bünyesine su alarak bir süre sonra gerilmeye başlar. Bitkideki bu  tazelik, gerginlik ve diklik turgor basıncından ileri gelir. Bu bit*ki  sudan çıkarılırsa, bitkideki su kaybolur ve tekrar solar, büzüşür,  dikliğini kay*beder, diğer bir tanımla, bitkide turgor basıncı düşer.  Büzüşme hücre öz yoğunluğu, dış yoğunluğa eşit oluncaya kadar devam  eder. Hücredeki bu solmaya, yada bozulmaya, "Plazmollz" adı verilir. Bir  bitki turgor durumda iken, kesif yoğunluğu olan bir eriyiğe atılırsa  veya batmlırsa, hücre suyu, dışarıdaki kesif konsantrasyon tarafından  çekilir. Bitkide solma başlar ve plazmoiîz ortaya çıkar. Tersine, solan  bir bitki az yoğun bîr ortama konursa, bünyesine su alarak deplazmoliz  olayı mey*dana gelir. Hücre eski turgor durumuna döner.
Bitkilerde suyun alınması osmotik bir olaydır. Bitkinin sürekli suyu alması pasif ve aktif kurallara göre olur.
Metabolik enerjiye gereksinim duyulmadan sadece osmotik basınca bağlı  kalarak suyun alınmasına "Pasif Absorbsiyon" veya "Pasif Su Alma" denir.  Pasif su alımında etkili olan diffüzyon basıncı farkları, terleme ile  su kaybının bir sonucu olarak, gövde-kök arasında yaratılır. Böylelikle  su, metabolik enerjisine gereksi*nim duyulmadan topraktan köke ve  gövdeye alınabilmektedir. Pasif su alma, bitki*lerde veya bitki  parçalarında, kökün bulunmaması veya tamamen ölü olması halinde bile  cereyan eder. Bir dal, yaprak çeliğinin veya vazodaki çiçeklerin suyu  alış şekli, tamamen pasif su alma kurallarına göre olur. Bitki  hücrelerine su, osmotik basınç yada eriyik potansiyeli farkı ilkelerine  göre girer. Kök hücrelerin-deki suların osmotik basıncı, toprak veya  ortam çözeltisindeki osmotik basınçtan büyük olduğu sürece, hücreye  giren su, hücreden çıkan sudan daha fazla ola*caktır. Hücre suyunda katı  madde kapsamı arttıkça yani protoplazma yoğunlaş*tıkça, başka bir  deyişle hücredeki turgor basıncı azaldıkça hücre suyunun basıncı,  dolayısıyla basınç farkı artar ve bu yüzden su ahm kapasitesi yükselir.
Bitki yapraklarından fazla miktarda su kaybolması ile gövdedeki iletim  boru*ları içinde negatif bir basınç, diğer bir deyişle turgor basıncı  oluşur. Yani basınç azaiması meydana gelir ve köklerden yukarıya,  yapraklara doğru suyun hızla çekilmesine neden olur ve köklerde bir emme  gücü ortaya çıkartır. Bu güç çevre*deki suyu bitki kökleri içine doğru  çeker. Bu bakımdan bitkinin yaptığı terleme (transpirasyon) île su alımı  arasında olumlu bîr ilişki vardır.
Aktif su alınması, fizyolojik karakterli bir su alımıdır. Kök vitalitesi  ile ilgili olup, enerji isteyen bir olay olarak tanımlanır. Suyun  bitkiye alınması, pasif su almada olduğu gibi osmotik değildir. Daha çok  metabolik enerjiye dayalıdır. Her bitkinin belirli bir su emme enerji  kat sayısı bulunmaktadır. Bu serbest enerji katsayısı ile suyun direkt  bitkiye pompalanacağı varsayılır. Ancak bu konuda yapılan çalışmalarda  metabolik su alımı ile ilişkili açık bir kanıt ortaya konulamamıştır.
Kaynak: Sera Bitkilerinin Sulanması
Prof.Dr. Atila GÜNAY – Doç.Dr. M.Ali UL






0 yorum:
Yorum Gönder